Bir Datça hikayesi


Bazen yazmaya kalktığınızda ne kadar uğraşırsanız uğraşın o "giriş-gelişme-sonuç" üçlemesine katiyen ulaşamazsınız.. Başlamaya kalkarsınız gelişme olur, sonuçtan başlayayım dersiniz sonuca gelemezsiniz.. İşte Datça'nın hikayesi tam olarak bu, bu yüzden bu sefer kalıplara hiç başlamayalım..

Öncelikle Kuzeyden geliyorsanız Datça yolu birazcık maceralı. Öyle bir Gökova yolu var ki 10 derecelik açıyla eğimli 8 km uzunluğunda dağın zirvesinden aşağıya enfes manzaralı ama yükseklik korkusu olanlar için bir o kadar da nefes kesici.. Yol kenarında durup, fotoğraf çekmeniz mümkün..


Gökova yolundan sonra ise harika bol ağaçlı ve tekrar maceralı bir Marmaris yolu geliyor..


Marmaris'i de geçtikten sonra yine bol virajlı Datça yoluna giriyoruz. Yalnız bu yolda dikkatli olunmasını söylemeliyim çünkü insanlar işlerini gördükten sonra beygir, eşek gibi yük hayvanlarını beslenmeleri için serbest bırakırlarmış, onlar da bu yem arayışıyla yollara inerlermiş. Yani her an karşınıza çıkma ihtimalleri mevcut, bize çıktıkları gibi..

Datça 10000 nüfuslu Reşadiye ve İskele isimli 2 mahalleye ve bir sürü koya, onların değişiyle "bük"e sahip şirin mi şirin bir yarım ada. 
Burada bir gün Ege Denizi'ne ertesi günse Akdeniz'e girebilmeniz mümkün. İsterseniz denizinin yanında bulunan küçücük gölüne de.
Tekne turlarına katılıp koyları ve vize aldığınız takdirde Yunan adalarını gezebilmeniz de bir seçenek.


Datça'nın 3 b'si meşhurdur. Balığı, balı, bademi. Ayrıca benim tatmaya cesaret edemediğim bir de salyangoz yemeği:  "karaville".


Knidos, yarımadanın batı ucunda bulunan, zamanında ünlü heykeltraş Praxitales'in yaptığı Afrodit heykeli ile ünlü antik kent. 


Kargı koyu, Hayıt bükü, Karaköy, Aktur, Eski Datça yarımadadaki değerlendirilebilecek farklı seçenekler. Ancak Karaköy Ege denizinin güneyinde yer aldığından kuzeyden gelen kirlilikler sebebiyle adı gibi koyu renk, bu sebeple denizi yüzmek için pek tercih edilmiyor. Buradan kalkan feribot ile Bodrum'a 1 saatte geçilebiliyor. Ayrıca yarımada, kamping sevenler için bir numaralı tercih.


Eski zamanlarda cüzzamlı Hristiyan insanlar gemiyle bu yarımadaya getirilip bırakılmış. Ancak sonradan tekrar gelindiğinde bu insanların yaşamlarına devam ettiği görülmüş. Bu yüzden olacak, ünlü bir düşünür yarımada için "Tanrı, çok sevdiği kulunun uzun ömürlü olmasını isterse, Datça'ya gönderir" tanımlamasını yapmış. İnsanlarında ne yazık ki izleri hala mevcut.

Ünlü şair Can Yücel'in evi ve mezarı da eski Datça'da.
Eski Datça taş evlerin bulunduğu, şirin küçük kafeleriyle misafirlerini ağırlayan eski bir yerleşim alanı. 


Reşadiye mahallesinde bulunan "Mehmet Ali Ağa Konağı"'da görülmeye değer, günümüzde otel olarak kullanılan, ünlü yüzlerin görüldüğü tarihi bir konak.


  

Ve ve ve.. 

Sizi en başında uyardığım gibi, tüm bu giriş-gelişme-sonuç harmanlamasıyla ortaya çıkan "bir Datça hikayesi"ni, bir rüyaymışçasına yaşanılıp unutulmaz kılan baş faktörün, her yerini motorla gezmek olduğunu "baştan" söylemeliydim sanırım... 

Teşekkürler "Çılgın Datça'lı"... ;)




Yorumlar

Adsız dedi ki…
harıkaaaa en guzel yeri datçaaaaaa
Onur özdemir dedi ki…
Bu bilgiler sayesinde kendimi orda yaşamaya hak kazanmış gibi hissediyorum teşekkürler :))
gezen adam dedi ki…
Harika bir yazı.. Tebrikler..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Trenitalia

Didyma-Didymaion-Didim