Vincent Van Gogh, Amsterdam

Gezmek, görmek, yeni yerler tanımak, tanıdığın yeni yerleri kültürleriyle yaşamak... Tadına doyum olmayan, eşsiz bir yolu hayatı yaşamanın.. Ben gittiğim yerleri kültürleriyle yaşarken tarihini, tarihindeki insanlarıyla da yaşamayı tercih edenlerdenim. Benim için o şehrin dünya mirası sayılan yapıları da tarihtir, müzeleri de tarihtir, parkı da evi de.. Hepsini görmezsem içimde kalır, eksiklik hissederim..

İşte Van Gogh Müzesine gidişim de böyle gerçekleşti.. Amsterdam... Kısacık zaman aralığımda ya "Rijksmuseum"a girecektim ya da "Van Gogh Museum"a, ben o gün tarihi değil sanatı seçtim, bugün ise bu seçimimden mutluyum. Gönül isterdi ikisini birden görmek ama hem kış oluşundan günlerin kısa oluşu, hem de tatil süremin kısa oluşu gibi bahane olmaması gereken sebepler beni seçime zorladı. Neyse seçimler kısmını geçip müzeye girelim artık..

Öncesinde uzun bir sıraya girip yanlış hatırlamıyorsam "13 Euro" ücret ödüyoruz. Herhangi bir öğrenci indirimi yok. Ardından giriş kısmından guide/kulaklık istersek alıp 3 katlı yolculuğumuza 1. katından, Vincent Van Gogh'un ilk resimleriyle başlıyoruz..

Kendisi 37 yıllık ömrünün son 10 (1880-1890) yılında resim kariyerini gerçekleştirmiş ve kendisini tarlada bir tabancayla vurarak hayatına son vermiştir. İlk resimleri genelde hep tarla, ya da tarla ile alakalı nesneler, manzara üzerineydi. Her resmin yanında resmi ve yapıldığı zamanı ya da Van Gogh'un resmi yaparkenki ruhsal durumu İngilizce anlatılmakta. Üşenmeden okuyun, 2. kata geldiğinizde keyfine varacaksınız..



Yüzlerce yağlıboya, karakalem resmi olmasına karşın kendisini sadece 2  kez ( 3 de olabilir) resmetmiş..
Ve resimlerini bir geçim kaynağı olarak görmemiş.. (Parasız kaldığı bir dönem dışında)

Normalde müze 10:00-18:00 saatlerinde açık ancak cuma günü giderseniz hem bir kaç saat daha geç kapanışını yakalarsınız hem de müzeyi gezerken size eşlik edecek canlı müzik keyfini..











Tarla, doğa, doğal yaşam resimlerinin ardından portre resimlerinde de Van Gogh'un imzası mevcut. Gözlemlerime göre yaptığı portre resimlerinin arka planları hep siyahtı. Adı duyulduktan sonra genç kızlar resimlerinin yapılması için sıraya girerler, ama bir gün modellik yapan kızlardan birini hamile bırakmakla suçlanınca rahip kasabadaki kızların modellik yapmasını yasaklar.

Başlarda resimlerinde koyu rengi tercih eden Van Gogh, kardeşinin Paris'teki renkli resimlerin çok satıldığını söylemesi üzerine resimlerini renklendirmeye başlar, son dönemlerinde ise resimlerinde hep sarı renk mevcuttur, bunun sebebi olarak rahatsızlığından ötürü kullandığı yüksük otunun sarımtrak görüşe sebep olması ya da sıkça içtiği absintin içindeki bir maddenin sarı renk görüşe sebep olması ileri sürülmektedir.





Ayrıca dikkatimi çeken bir başka detay ise resimlerini kısa çizikler şeklinde yapması, bu da resimlerini benim için ayırt edici yapıyor..


Bu resim ise güneş ışınları ile ağaçların gölgesini kullanıp resme derinlik kattığı ilk resim.. İki tarafın ağaçlarında ton farkı mevcut..

Müzenin ikinci katı ise resimler konusunda birinci kata nazaran çok daha yoğun.. Anlatıların İngilizce oluşlarına ve günün sonu olduğundan acayip yorgun oluşuma rağmen bırakmadım, hepsini okudum, inceledim detaylarını kaçırmamaya gayret ettim. Ama kabul etmeliyim müzeden çıkışımda kafam kocaman bir kazandan farksızdı...



Van Gogh, kardeşi Theo ile çok yakınmış, bunu yıllarca yazılan mektuplarından anlamak güç değil.. Bu resim ise kardeşi Theo'nun evinden bir manzara.. Kardeşi yıllarca Van Gogh'un finansal ve manevi destekçisi olmuş. Van Gogh'un ölümünden 6 ay sonra vefat eden kardeşi de Van Gogh ile yan yana yatmakta. Van Gogh'un resimlerine yıllarca kardeşinin eşi sahip çıkmış, onun da vefatından sonra ise oğulları bu mirası devralmış.. Van Gogh'un ise bir çocuğu yok.. Bildiğim kadarıyla.. ;)


Bu resim ise son senelerinde tedavi gördüğü akıl hastanesinin bahçesinden.. Hasta olmasına rağmen Van Gogh resim yapmayı bırakmamış, doktorunun dahi resimlerini yapmış.. Böylece ikinci kat Van Gogh ve kardeşine ait mezar resmi ile son buluyor.. Üçüncü katta ise Van Gogh'un esinlendiği ve kendi yorumuyla da yeniden yaptığı ressamların resimleri mevcut. Açık olmalıyım, üçüncü katı çok dikkatli gezmedim, Van Gogh'tan sonra pek dikkatimi çekmediler sanırım.. Genelde soyut resimler ve Japon gravürleri vardı.. Unutmadan yakın dostu Paul Gauguin ile tartışmalarının ardından Van Gogh sol kulağının alt kısmını kesmiş..


Ve meşhur resimlerinden biri: Ayçiçekleri.. Genelde sol alt kısma ya da detaylara imza atan ( imza "Vincent" ) Van Gogh bu resimde de çiçek saksısının üzerini imzalamış..
Müzenin içerisinde fotoğraf çekmenin yasak oluşu aslında güzel, odak noktanızı net kılıyor. Müzenin sonunda ise hatıra kartpostal, defter, kalem, vs. alabileceğiniz shop sizi her detay ile kararsızlıklara sürükleyebilir.. Ben beğendiğim resimlerinin olduğu bu kartpostalları ve bu şirin ayçiçekleri olan not defterini alıp arkama bakmadan çıktım... Baksaydım bunlarla sınırlı kalabileceğimi zannetmiyordum çünkü... =))

Yorumlar

cansu dedi ki…
Müzenin içine girememiştik zamansızlıktan, bu güzel oldu benim için.. =)
iremina dedi ki…
Ne mutlu bana o zaman =)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Trenitalia

Bir Datça hikayesi

Didyma-Didymaion-Didim