Erasmus başlasınnn!!

Hevesle ve bir çırpıda yapılan başvuru-sınav-mülakat ve sonrasında Erasmus kazananlar listesinde ismim ve  TORİNO...

Ardından başlayan programın en yorucu süreci... Ders seçimleri, içeriklerini inceleme, iki fakültenin derslerini karşılaştırma, sonra karar verme, karar verip vazgeçme, sonra daha başka kararlar verip "Learning Agreement" belgesini doldurma, hocaya onaylatma, aynı zamanda kalacak yer arayışı (tabi bunda facebook erasmus grup sayfasının  rolünü es geçemem).. Ve Torino Üniversitesinin kayıt zamanı, onlarla mailleşmeler, burada tüm belgeleri hazırlayıp verme... Araya yaz tatilinin girişi ve eylül ayında hızla geçen 3 hafta sonrası gidiş tarihinin gelişi.. Tabi bu eylül ayında da banka hesapları, buradaki okul kayıt yenilemesi, vize işlemleri ve hala kalacak yer arayışı.. Gidişimden iki gün öncesinde yapılan iki günlük otel rezervasyonu.. 
VE o ilk gün..

Atatürk Havalimanı'na sabahın 6sında gidişim.. Pul alıp check-in sırasına giriş, 38 kglık valizi yalvar yakar, parasını da ödeyerek kabul ettirme süreci, pasaport kontrolü ve ardından uçağa biniş.. 

Evet tüm o belgeler, bekleyişler bitmişti ama nereye gidiyordum ben, ve 5 ay... Ne yalan söyleyeyim uçakta sadece uyudum =)) Bu heyecanı nedense ben pek yaşayamadım.. Ve Torino'ya geldik, uçaktan indik, o küçücük havaalanında 6 Euroya aldığım "SADEM" otobüsünün bileti ile son dakika o mavi otobüse bindim ve 45 dakika küçücük yerleşim merkezlerinden geçerek Torino'ya vardık..

Otobüsten indim, yorgunum ama içimde merak da yok değil.. Etrafa bakınıyorum ve bu bol kemerli şehri tanımaya çalışıyorum... Önce otele gidip eşyaları bıraktık, sonra da beni karşılayan arkadaşımın kaldığı yeri görmeye ve 5 ay boyunca kalacağım şehri tanıma turuna başladık..

İtalya'ya gidersin de gezmeye nasıl başlarsın? Con il gelatooooo =))) İlk günümden Aralık ayının sonuna kadar her haftamı en az 4 dondurma yiyerek geçirdim! Her çeşidini denemedim ama antep fıstıklı ve fındıklı olan kesinlikle favorim! Üstüne krema da koydurunca değmeyin keyfime.. Dondurma için ise tüm şehir deneyimlerimin sonucunda en muhteşem dondurma Torino'da yapılıyor diyebilirm. Net! Ve Torino'da ise GROM ve ROMANA kesinlikle hakkını veriyor. Dondurmaları soğuk değil ve dondurmayı yiyiyorsunuz!! =))







Ve Po nehri... Hava güzel olduğunda üzerinden kürek çekenlerin eksik olmadığı, geceleri ise Murazzi de takılan insanların kirletmekten çekinmediği ama her daim yanında yürümenin huzur verdiği nehir..


Nehrin diğer yakası.. Görülen mis gibi parka giriş normalde her zaman açık olmuyor, eğer şanslıysanız o demir kapının açık olduğu bir günü yakalar ve miss gibi çimlere uzanıp günün tadını çıkarırsanız, tabi bu şans sizi karlı bir günde de yakalayabilir ;) 
Arkasında görünen yapı ise benim gitme fırsatımın olmadığı "Monte dei Cappuccini".. Akşamları mavi ışıkla süslenen, önünden ise enfes Torino manzarası görebileceğiniz bir yer.. Ben birdahaki sefere saklıyorum bu tadı.. 


Murazziiiii.... İlk hafta bir kaç gece gidip sonrasında hiç uğramadığım (gündüzleri saymıyorum) Po nehrinin kıyısında, çok yağmur yağdığında sular altında kalan ve ücretsiz girişleri olan diskoların sıra sıra dizildiği,   oynayıp kurtlarınızı döküp canınız bir şey içmek istemiyorsa para harcamadan gecenizi eğlenerek geçirebileceğiniz bir yer... Yalnız, takılan insanların bazen pek tekin olmadığını belirtmek isterim, hırsızlık gibi olaylar burada mümkün, o sebeple dikkatli olunmalı!


Gelelim "Parco del Valentino"ya.. Havalar güzel olsun insanların çimlere serildiği, hatta mayolarıyla güneşlendiği, her türlü spor aktivitelerini gerçekleştirdiği kısacası şeker mi şeker ve koooocaman bir park burası.. Canınız maç mı yapmak istiyor sadece gidin ve insanlara katılın, inanın size hayır demeyeceklerdir, tecrübe konuşuyor ;)



Torino yürüyüş yapmak için birebir.. Yukarıdan baktığınızda satranç tahtası gibi, sokak kıvrımlarından yoksun, birbirini kesen upuzun cadde ve sokakları olan, şehir mimarisi gerçekten başarılı bir şehir...


Torino'nun ünlü alışveriş caddelerinden biri Via Po.. Piazza Castello ile başlayan bu cadde üzerindeki bolca mağazayı gezip, keyifle alışveriş yapabilir, caddenin sonunda ise sağa dönüp nehir kıyısından yürüyüşünüze devam edebilir ya da köprüden karşı tarafa geçebilirsiniz.. Via Po üzerinde sağ tarafta ve yanlış hatırlamıyorsam 8 numarada benim nefis "farinata"cımdan farinata almadan geçmeyin, fiyatları gayet uygun, pizza ve focaccia seçenekleri de mevcut..


Via Roma ise bir diğer alışveriş caddesi.. Eğer Louis Vuitton, Chanel severseniz tam size göre, ben vitrinlerine bakarak dondurmamı yemeği tercih ediyorum bu cadde üzerinde =))


San Carlo ise Via Roma'yı ikiye bölen, banklarında oturmaktan keyif aldığım, sıklıkla ihtiyacınızı karşılayan Torino çeşme koleksiyonundan ikisinin yer aldığı bir meydan.. Alışveriş, gezme dönüşleri burada oturup keyif yapmayı hiç birşeye değişmem, her seferinde, bir kaç dakika bile yeter =))


Mole Antonelliana/ Sinema Müzesi... İçi ayrı güzel, en üst katı ayrı, gece görüntüsü ayrı... Ünlü, unutulmaz  filmlerin afişlerinin sergilendiği ve her ay yenilendiği, keyifli fotoğraf köşeleri barındıran, zemin katında ise yatak/koltuklarına uzanıp film izleyebildiğiniz sıkıcı müzelere karşın keyifli eğlendiren bir müze o =))

Kısacık bir Torino turunun ardından 2. günümde sevgili "Foyer"ime geçtim ve sonrasında niice Torino fotoğrafları çektim.. İlk zamanlarımda bana çok küçük gözüksede, sonradan o benim yollarında şarkılar söyleyerek yürüdüğüm, şirin Torino'm oldu ve onun hakkında yazılacak daha çooookkkk hikayem var.. =))



Yorumlar

Adsız dedi ki…
Merhaba. Ben de bu sene erasmus için torinoyu kazandım. Biraz bilgi almak istiyorum. Size nasıl ulaşabilirim acaba?
iremina dedi ki…
irremina@gmail.com adresimden sorularınıza yardımcı olabilirim =)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Trenitalia

Bir Datça hikayesi

Didyma-Didymaion-Didim