Kayıtlar

Ekim, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Datça hikayesi

Resim
Bazen yazmaya kalktığınızda ne kadar uğraşırsanız uğraşın o "giriş-gelişme-sonuç" üçlemesine katiyen ulaşamazsınız.. Başlamaya kalkarsınız gelişme olur, sonuçtan başlayayım dersiniz sonuca gelemezsiniz.. İşte Datça'nın hikayesi tam olarak bu, bu yüzden bu sefer kalıplara hiç başlamayalım.. Öncelikle Kuzeyden geliyorsanız Datça yolu birazcık maceralı. Öyle bir Gökova yolu var ki 10 derecelik açıyla eğimli 8 km uzunluğunda dağın zirvesinden aşağıya enfes manzaralı ama yükseklik korkusu olanlar için bir o kadar da nefes kesici.. Yol kenarında durup, fotoğraf çekmeniz mümkün.. Gökova yolundan sonra ise harika bol ağaçlı ve tekrar maceralı bir Marmaris yolu geliyor.. Marmaris'i de geçtikten sonra yine bol virajlı Datça yoluna giriyoruz. Yalnız bu yolda dikkatli olunmasını söylemeliyim çünkü insanlar işlerini gördükten sonra beygir, eşek gibi yük hayvanlarını beslenmeleri için serbest bırakırlarmış, onlar da bu yem arayışıyla yollara inerlermiş. Yani

Uzak diyarlardan gelen "sokak" sanatçıları

Resim
Büyük cesaret isteyen bir iş sokak sanatçısı olmak. Kimisinin amacı güncel bir soruna, kutlanası günlere ilgiyi çekmek, kimisinin amacı insanları eğlendirmek, sanatını insanların beğenisine sunmak ve bunu yaparken cüzi miktarda olsa bir şeyler kazanmak.. Ülkemizde örnekleri çok fazla olmazken; Avrupa ülkelerinde sokaklarda, turistik yerlerde onlara sıkça rastlamak mümkün. Bu sıklığın alışkanlık yaratması, bende onları dakikalarca durup izlemekten ziyade onları anın akışına fon yaparak kısacık da olsa o anı paylaşma hissi yaratıyor.. İşte sanatına, cesaretine, saatlerce kıpırdamadan durabilişlerine hayranlık ve saygı duyduğum sanatçılardan bir kaçı; Fotoğrafın sağ alt kısımda yer alan, Floransa'da "sokak dilencileri" ismiyle anılan ve yanınıza koşarak gelip aniden öpücük atıp korkutarak para vermenizi isteyen "sokak sanatçıları".. Fontana di Trevi'nin, yani Aşıklar Çeşmesinin karşısında dikilip saatlerce hareket etmeyen, geneld

Balıkesir "köfteci"si

Resim
Normal öğün zamanlarında "Bugün ne yesem?" sorusu üzerine farklı kategori, mekan, plan seçenekleriyle doğru kombini yapmaya çalışırken saatler gece yarısını gösterdiğinde ise "kokoreç", "waffle", "köfte-ekmek" üçlüsünden birine evet demek günün sakıncalı (!) öğünü için hızlı bir ilk adım oluyor ve bir de bu öğüne eşlik eden biri varsa başlasın koyu, güzel muhabbet anları diyoruz!.. Balıkesir'de yaşayanlar için işte güzel bir kaçamak diyebileceğim bir yer "Boğaziçi Köftecisi". 10 sene öncesinde Anafartalar Caddesi'nde küçük bir araba iken, şimdi saat kulesi yanı, müzenin arkası na konuşlanmış şirin mi şirin, küçücük yapay bahçeli bir kulübe olmuş bizim köftecimiz... Teyzemiz aynı, görür görmez tanır.. Bol soğanlı köfte-ekmeğinin tadına ise Balıkesir'e has "Özer Hisar" ayranının eklenmesi ile daha da şen bir öğüne hayır diyemiyoruz, siz de demeyin ve bir "Özer Hisar Ayran" klasiği olarak, sakın yemeğinizi

"Jean-Christophe Grangé" keyfi

Resim
Severek, keyif alarak yapılan uğraşılardan en güzeli belki de okumak.. Daha öncesindeki dönemi es geçersek her şey 10 yaşındaki küçük bir kızın kendince işe yarayacağını düşündüğü bir yarışma ile başladı.. Kitaplık koluna seçilen bu kız, "1 ay içinde en çok kitap okuyana hediye verelim, kitap okumayı sevdirelim" düşüncesini uygulamaya koyup ilk ay okuduğu 52 kitap ile ödül koyulan "Fen Bilgisi 4" CDsini kazandı.. Bu sayı belki yarışmanın heyecanı, belki de zaten sevdiği bir şeyi yapıyor olmanın coşkusuydu ama asıl kazanç onun için "tadına doyum olmayan bir alışkanlık" oldu.. Evet, kitap okumayı sevenler bilir ki küçük yaşlarda "kitap okuma"ya ayrılan vakit artık okul-iş-hayat sorumlulukları tarafından kısaldıkça kısaldı ve malesef aynı tadı alabilmek için kendimizle savaşır duruma geldik ve bulduğumuz uygun vakitlere koyduğumuz kitapları rafa kaldırıp tozlanmalarına izin verdik.. "Kitap okumak"tan daha faydalı işler çıktı her zama