Bir Alanya "Tatil"i

En sıkıntılı, yoğun zamanlarımızda hayalini kurduğumuz ilk şey "Tatil" sanıyorum. Seçeneklerinin ucunun açık oluşu ve içinde bulunduğumuz durum ise bu hayali olduğundan çok farklı sunabiliyor. Mevcut mevsim, "Tatil" dendiğinde yapılacak sınıflandırmayı belirleyen ilk koşul. Kış sezonu için farklı yaz sezonu için farklı seçenekler dururken yaz sezonunun vazgeçilmezi yüzmek olmalı ve deniz kıyısı havuz başına oranla, imkanlar dahilinde tercihi yüksek bir seçim. Deniz kıyısı tatillerini ise içerdiği olanaklar ile "sakin" bir tatil ya da "hareketli" olarak betimleyebiliyoruz. 

Bir Alanya tatilini ise betimlemek istersem tarih dokusu üzerinde kahvaltı, alışveriş ve kulaç keyfi olarak özetlenebilir. Öyleyse haydi bir günlük gezintimiz başlasın...

Öncelikle Alanya'ya ilk kez gidiyorsanız minik otogarından kalkan "Dim Çayı" midibüslerine atlayarak başlayabilirsiniz. Şoförün "Öğrenci mi?" sorusuna evet demeniz Alanya'da okuduğunuza dair bir öğrenci kartınız yoksa üzgünüm, şoför için öğrenci olmanız bir şey ifade etmiyor ve 1.25 TL ödeyerek koltuklara yönelebilirsiniz.
20 dakikalık bir otobüs yolculuğunun ardından çay yanında bulunan beğendiğiniz restoranın yanında inip çay üzerindeki zengin kahvaltı keyfinizi yaşayabilirsiniz. Fiyatlar 10-15 TL arasında değişmekte, bu yüzden restoran seçiminizi fiyat dahilinde yapmanız kazancınıza olacaktır. 



Karnınız bir güzel doydu, buz gibi çaya ayaklarınızı soktunuz (yüzme seçeneğiniz de mevcut) ve bu serinlik beni kendime getirdi dediğiniz sırada kalkın ve geldiğiniz şekilde merkeze dönerek gezintinize Alanya kalesi ile devam edin. Bunun için ise yine minik otogarından kalkan 4 numaralı otobüs ile yarım saatlik bir yolculuk sizi bekliyor. Şoförle aynı sohbeti yaptıktan sonra yerinize oturun ve yükselmekte olan rakımın ve eşsiz manzaranın tadına varın.



Helenistik dönemden kalma ve Alaeddin Keykubat dönemi izleri taşıyan kalede çok vakit harcayacağınızı düşünmüyorum. En azından süreniz kısıtlıysa ve gittiğiniz sıcaklık 45 derece ise. Surlarının uzunluğu 6.5 km'yi bulan bu kalede giriş yolunu takip edip fotoğraf çekebileceğiniz ilk durakta Alanya'nın eşsiz manzarasını kareledikten sonra hediyelik eşya satan yerlerinden alışveriş yaparak aynı otobüs ile tekrar merkeze dönebilir ya da yol üzerinde inip "Damlataş Mağarası'nı" görebilirsiniz. 

Merkeze döndükten sonra deniz kenarında bulunan rengarenk sokaklarında gezebilir, alışveriş yapabilir, sahil yolunda iki tekerlekli scooter kiralayabilir ve bu gezinti sonrasında yine aynı sokaklarında bulunan restoranlarda karnınızı doyurabilirsiniz. Fiyatlar gayet makul.


Ve güneşin batışının keyfini ise Selçuklu döneminden kalma, kentin simgelerinden biri olan ve Alanya limanında bulunan "Kızılkule" yanındaki restoranda yapabilirsiniz. Kalenin sağlam olması adına harcında yumurta akı kullanılmış. Dışına sürülen yumurta sarısı ise kaleye bu rengi verdiğinden adı Kızılkule olmuş. Bahsettiğim restoran ise süslemelerinde kullandığı bir çok resimler ile ünlülerin tercihi bir yer olduğunu kanıtlar nitelikte. Deniz ve kale yanında oluşu dediğim gibi manzarasını görülesi kılıyor.

Güneşi de batırdık, şimdi dondurma vakti! Bunun için ise tabii ki oklar 1941 senesinden bu yana aralıksız dondurma yapan "Bamyacı" yönünü gösteriyor ve limandan merkez doğrultusunda ve liman manzarası eşliğinde yürüyerek "Bamyacı" da alıyoruz soluğu. Yine aynı fotoğraf kareleriyle süslü küçük, şirin bir dondurmacı karşımızda duran, ve topu 1 TL'den günün menüsü 6 çeşit içerisinden tercihimizi yapıyoruz.


Ve tüm günü dolu dolu geçirilen bir günlük Alanya "Tatil"inin devamı ise artık size kalsın. İster rengarenk, Las Vegas ışıklarını aratmayan, türlü detaylarla süslenmiş sokaklarında takılın, ister bu manzaranın tadını çıkarın, ya da  istemeye istemeye bizim gibi evinizin yolunu tutun... 

Keyif sizin, iyi "Tatil"ler.. ;)









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Trenitalia

Bir Datça hikayesi

Didyma-Didymaion-Didim